Dr Kenan Yüce

HASTA ANLATAMAZ, DOKTOR SORMAZ...

HASTA ANLATAMAZ, DOKTOR SORMAZ...

KABIZLIK MI? DIŞKILAMA BOZUKLUKLARI MI?

Makat hastalıklarının önemli bir kısmı, cerrahların sormadığı, hastaların utandığı için söyleyemediği bazı şikayetlerinin araştırılmaması sebebiyle teşhis edilememektedir. Hastalar "kabız" olduğunu ifade ederken, aslında dışkısını çıkaramadığını, tam boşaltamadığını, eksik boşaltma sebebiyle sık sık tuvalete gittiğini, bazen eliyle dışkısını çıkardığını kastetmekte, doktorun ayrıntı sormaması, hastanın utanması teşhisi imkansız kılmaktadır. En yakınınız, belki 20 yıldır ilaç almakta, kendi derdiyle çaresizlik ve karanlık içinde bocalamaktadır. Barsağın kendi içine doğru sarkarak, iç içe girmesi(İntussusepsiyon)veya kadınlardaki son barsağın balon yapması sebebiyle dışkıyı boşaltamadıkları Rektoselli gibi hastalar, dışkılama hissi zannederek, sık sık tuvalete gitmekte, uzun süre tuvalette kalıp ıkınmakta az bir sümüksü dışkı atmakta ama bir türlü dışkısını boşaltamadığı için sosyal hayatları felç olmaktadır.

HASTAM, ÖĞRETMENİM OLDU... 

Hayatının 20 yılını tuvalete gitme korkusu, dışkılama zorluğu, acısı ve sırlarıyla, cehennem hayatı yaşamış bu yaşlı kadını dinlerken geçmiş 15 yıllık cerrahi hayatımı düşündüm. Kimbilir kaç hasta kabız olduğunu söylemiş, diğer meslektaşlarım gibi bir reçete yazıp, bir kaç tavsiye ile hastalarımı göndermiştim. Polikliniğe çok etkileyici, hüzünlü bir sessizlik çoktü. Kadın yıllarca yük gibi taşıdığı sırrının yorguluğunu üzerinden atmış, utanç ve çekingenliğinden sıyrılmış, beklediği derdinden kurtulma umuduyla, doktorundan yardım bekliyordu.  Hekimlerin, cerrahların da az bir hasta gurubu zannıyla uzmanlaşma konusunda istekli olmadıkları, tanı ve tetkik araçları kısıtlı ve ulaşılabilir olmadığından, dışkılama bozuklukları-zorlukları yaşayan hastalar ve hastalıklar yok sayılıyordu. Hastadan birkaç tetkik istedikten sonra zaman kazanıp, araştırmaya giriştim. Okuduğum kaynaklar bu tür hastalıkların teşhisinde en önemli tanı aracının “defekografi” tekniği olduğunu belirtiyordu; Ancak bu teknik Hatay’da yoktu. Bu hastaya yardımcı olabilmek için teknik imkanları müsait olan Antakya’da Özel Defne Hastanesi yönetiminin desteği ile Radyoloji teknisyeni Süleyman Yapıcı beyle bu sistemi kurup hastamıza Hatay’daki ilk defekografi tetkikini yapmış olduk. Tanı, Rektoseldi. Hastamız bir teşhis konulduğu için umutlandı; çok mutlu oldu. O zamanlar Rektosel ameliyatlarını daha çok Kadın Hastalıkları uzmanları yapıyordu. Hastanemdeki Kadın-Doğum uzmanı arkadaşımı arayarak, tanıyı söyleyip, cerrahisi için yardım istedim. Hastamı muayene eden arkadaşım, “çok küçük bir rektosel olduğunu, ameliyat gerekmediğini, ameliyat etmenin etik olmayacağını” söyledi. Hastamın üzüldüğünü gördüm. Hastanemdeki diğer kadın-doğum uzmanına olayları anlatıp, yardım edip, edemeyeceğini sordum. O da hastamı Muayene edip, ameliyatın gerekmediğini söylediğinde, hastamın umutları sönmüş, yıkılmıştı. Hastaya isterse ameliyatını yapmak istediğimi söyledim. Dürüstçe ilave ettim, ilk kez bu ameliyatı yapacaktım. Hastam, “makat ameliyatı olan bazı hastalar dışkısını tutamıyorlarmış,ben de o risk olur mu?” diye sordu. Çalışacağımız alanda böyle bir riskin olmadığını söyleyince hastam ameliyatı kabul etti. Hastanemin kadın hastalıkları uzmanı arkadaşlarımı arayarak hastayla aldığımız kararı bildirdim. Hem etik olarak izinlerini, hem de yardımlarını talep ettim. Bir hafta sonra hastamın amelitına başlarken her iki uzman arkadaşımda ameliyathanede hazır bulundular. Hastam spinal anestezi altındaydı, konuşmalara dahil oluyordu. Diğer doktorlarında ameliyathanede olması onu rahatlatmıştı. Başarılı bir ameliyat ve ameliyat sonrası dönem geçiren hastamı ertesi gün taburcu ettim. Sonraki günler merakla beklediğim telefon 3. Gün geldi. Hastam unuttuğu çok eski zamanlardan beri ilk kez bir defada elini, parmağını kullanmadan, tam olarak tuvaletini rahatça boşaltmıştı. Telefonda bu seferki ağlama sesi, mutluluk ağlamasıydı.